20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bazen saçmalıyorum

Siz sevgili takipçilerim;
Biliyorum bazen yazarken çok abartıyorum,sövüyorum,kızıyorum,saçmalıyorum.
Ama bende insanım hatalar yaparım.

Ya aslında bu kısmı siktir edin.
Size başımdan geçen bi olayı anlatacağım.

Sene 2005 Müjdat Gezen Sanat merkezi öğrencisiyim. İlk oyunuma çıkacağım.
Oyun öncesi hazırlıklar son provalar hepsi bitti ve oyun günü geldi çattı.
Ve oyunumu izlemeye tabiki ailemde geldi.
Haldun Taner sahnesindeyiz.
Ben kuliste hazırlanırken ANNEM kulise geldi ve oğlum aç karnına oyuna çıkma sana bişeyler getirdim onları
ye ve öyle çık dedi.
Ekmek arası haşlanmış yumurta ve tuzlu ayran kavanozda :)
Anne yüreği işte ne yaparsın :)
Ben bunları yedikten sonra ANNEM salona geçti ve beni izleyenler arasında yerini aldı.
Tabi BAŞAK burcu olduğum ve ilk oyunum olduğu içinde heyecanlıydım.
Sahnede yerimizi aldık ve oyunumuz başladı.
Ben yediğim haşlanmış yumurta ve içtiğim ayranın etkisi ile tansiyon tavan yaptı.
Gözlerim karardı ve pat diye kendimi yerde buldum kısaca bayıldım.
Salonda Kadıköy Belediye başkanından tutunda en önemli isimler var.
İlk oyunumda bayıldığım içinde. Müjdat Hoca yanımda bitti.
ve bana şu kelimeleri telaffuz etti.
-Senin oynayacağun oyunun ta amına koyim dedi.
ya arkadaş benim suçum ne lan burda?
Anamı kıramadım yedim ve bayıldım.
Annem onları yediğim için mutlu oldu ben ise oyunu oynayamadığım için rezil.
3 oyun ceza aldım ve ondan sonraki oyunlarımda daha dikkatli oldum.
Bunları size nedenmi yazdım.
Anlayana....

15 Temmuz 2011 Cuma

%50 Mutlumusunuz Şimdi?

% 50 MUTLUMUSUNUZ 13 ASKER ŞEHİT OLDU. % 50 MUTLUMUSUNUZ DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLAN EDİLDİ.% 50 MUTLUMUSUNUZ SEÇİMDEN ÖNCE OY KAYBI YAŞARIM DİYE İMRALIYA HERTÜRLÜ TAVİZ VERİLDİ.% 50 MUTLUMUSUNUZ AMERİKA VE AKP ÜLKEYİ BÖLDÜ..KINALAR İSRAİLDEN.






1938'DEN BERİ YETİMİZ AMA KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR TÜRK'ÜZ.




14 Temmuz 2011 Perşembe

Kısacık Bir Hikaye

16 Ağustos 1999 akşamı ailece evin balkonunda oturuyoruz. Babam trabzonda.
Uyku saati gelince herkes odasına çekildi ve o gece kardeşlerimi öpmeden uyudum.
Vee o korkunç dakikalar geldi; gece saat: 03:05
Sallantıyla uyandım fakat gözlerimi açamadım sadece yatağıma sıkıca tutunabildim,
1 dakika kadar sallandıktan sonra gözlerimi açtım,karanlıktı ve tozdu heryer.
yatağımın başucunda bulunan suyuma ulaşmak için elimi uzattım ama su yerinde değildi.
Kitaplığımdaki müzik kutusu çalıyordu onu kapatmak için kalkma girişiminde bulundum.
Fakat aklımı kaçıracaktım yerimden kalkamıyordum koskoca tavan sırtımdaydım ve sıkışmıştım.
O an kendime şunu söyledim "Deprem oldu ev yıkıldı ve şu an altındasın sakin olmalısın".
Dizime giren inşaat demiri parçasının verdiği acı ile bekliyordum öylece enkaz altında.
Küçük bir delik bulup elimi çıkardım o karanlıkta.
-Yardım eden yokmu? diye seslendim karanlığa
fakat ses yoktu, tek duyduğum inlemelerdi.
Uyuya kalmışım yuttuğum tozun etkisiyle.
Bi kaç saat sonra tekrar uyandım; Annem bağırıyordu ve oda enkaz altındaydı yanında ise kardeşlerim vardı.
Aklımı oynatacaktım fakat bişey yapamıyordum.
Bir adam geldi enkaz başına;
-Oğlum mehmet senmisin? 
-Evet baba benim çıkar beni burdan. ( babam değildi ama enkazdan çıkarması için baba dedim o adama)
-tamam oğlum sabret çıkarıcam seni.
-baba dizim çok acıyor!
-dayan oğlum, dayan yiğidim çıkarıcam. dedi
biraz uğraştıktan sonra oğlu olmadığımı anladı ve ;
-sen mehmet değilsin dedi !
-oğlumu bulmam lazım dedi ve beni öylece bıraktı enkaz altında.
-kurtar beniiiiiiii diye haykırdım sadece..
8 saattir enkaz altındaydım ve kan kaybediyordum,
Dedemin sesini duydum bana sesleniyordu
-Dedeeeeee
-Geldim geldim torunum dedi
-Dede ne olur çıkar beni burdan, annemlerde enkaz altında
-Tamam dedem çıkarıcam sabret ( 80 yaşındaki yorgun bedeniyle enkazı parçalarcasına uğraşıyordu)
-1 saat uğraştıktan sonra beni dışarı çıkardı.


enkazdan çıktığımda ise aklımı oynatacaktım. koskoca apartman kum birikintisi gibi olmuştu.
hemen annemleri çıkarmak için uğraştık
ellerimiz birer iş makinesi gibi taşları parçalıyordu,ve annemlere ulaştık.
1 yaşındaki kardeşim o toza ve havasızlığa dayanamamıştı, fakat anneme yaşıyor demek zorunda kaldım.
söylediğim belkide en iyi yalandı ben bile inanmıştım.
-Fatih yaşıyormu oğlum?
-yaşıyor anne nefes alıyor
-oğlum ona bişey olmasın !
-tamam anne dayan senide çıkartıcaz.
Annem kardolabının üstüne devrilmesi ile sıkışmıştı.
Uzun uğraşlar sonucu onuda çıkardık.
Fakat 10 yaşındaki kız kardeşim; ondan haber yoktu, seside çıkmıyordu.
Enkaz başından ayrılıp hastaneye gittik.
hastane ise mezarlık gibiydi, doktorlar oturmuş bir köşede ağlıyorlardı yardım edecek hiç kimse yoktu.
1 yaşındaki kardeşim fatih kollarımda ölü duruyordu.
Annem ise öldüğünü öğrenince ağlayamadı bile. 
kız kardeşimi kurtarmak için tekrar enkaz başına gittik.
her yerden inleme sesleri geliyordu
fakat kardeşime ulaşamadık.
1 gün...
2 gün..
3 gün..
4 gün...


geçti gözlerimizden yaş gelemiyordu artık.
5nci gün ise gelen yardım ekiplerinden belçikalı bir gurup enkazın içine girip kardeşimi aradı. ve ona ulaştı.
Cansız bedeni yattığı yatakta sıkışmış melek olup uçmuştu ruhu..
kardeşimi çıkaran belçikalı ise müslüman olmuştu, kardeşimi gözleri yaşlı çıkarmıştı enkazdan..
O günden sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı..
Deprem hala içimizde oluyor.
En ufak bir sallantıda enkaz altına giriyoruz.
Sevdiklerimize sevdiğimizi söylememek için bir nedeniniz olmasın.
Sarılın Annenize,babanıza,kardeşlerinize,Eşinize,Dostunuza, Seni seviyorum diyin.
Fırsat varken kırgın olduklarınızdan özür dileyin.
Hayat çok kısa...
10 yıl geçti fakat sanki daha dün gibi..


17 Ağustos 1999
Deprem Günlüğümden